ebilanco ile tanışın. Yeni nesil işletme yönetimi standartları sizi bekliyor…

ebilanco; Muhasebe, finans ve insan kaynakları yönetimi modülleri ile işletmenizin birçok fonksiyonunu tek noktada birleştirip, iş akışınızın mükemmel biçimde devam etmesini sağlıyor. İşletmenizde stok takibinden, personel yönetimine kadar tüm işlemlerin tek bir merkezden takip edilebileceğiniz biliyor musunuz?

fiyatlar iletişim

entegrasyonlarımız

7/24 Profesyonel Olarak Sunduğumuz Tüm Entegrasyonlarımız

SIKCA SORULAN SORULAR

Bordro Nasıl Hazırlanır?

Bordro Nasıl Hazırlanır?
Bordro nasıl hazırlanır sorusunun cevabını doğru anlayabilmek için öncelikle bordro nedir? sorusunu cevaplamak daha doğru olur. İşçinin iş gördüğü süre zarfında elde ettiği kazanımları ve karşılığında sarf ettiği emeğin nominal dökümün yapıldığı evrak, bordro olarak tanımlanır. Maaş bordrosu, işverenin işçiye yaptığı iş karşılığında yaptığı ödemeyi, bütün vergi ve diğer kesintiler ile beraber gösterdiği belgedir. Bu belge, işçi, o işverenin iş yerinde çalıştığı süre boyunca periyodik olarak düzenlenmelidir. Maaş bordrosu aylık olarak hazırlanır. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre bordro zorunlu bir evraktır ve her ay dökümü yapılarak bir nüshası işçi tarafından imzalanır ve saklanır. Bu evrak işçi ile işveren arasında ileri vukuu bulması muhtemel itilafların çözülmesinde de delil niteliği taşıyacaktır.
Bordro; yasal bir evraktır. İşveren, bu belgeyi eksiksiz ve kanuna uygun biçimde oluşturmak zorundadır. Kanun; tüm borç ve alacaklar dahil olmak üzere işçiye ödenen her türlü menfaatin bu evrakta belirtilmesini ister. Tabii bu noktada; izinler, toplam çalışma günü ve raporlu geçirilen süreler de bordroya eklenmek durumundadır.
Geçmişte bordro, elde hazırlanan bir evrak iken, günümüzde bilgi teknoloji araçları tarafından kolayca hazırlanabilmektedir. Neredeyse tüm işletmeler, İKY Modülü bulunan ön muhasebe yazılımlarını kullanarak bu evrakları kolayca hazırlayabilmektedir.
İş Kanunu Gereğince Maaş Bordrosunda Belirtilmesi Gerekenler
İş Kanunu, bazı bilgilerin maaş bordrosunda yer alması gerektiğini bildirmiştir. Bu bigiler arasında, işçinin adı soyadı, bordroda belirtilen ödemenin hangi tarihte yapıldığı ve hangi tarih aralığını kapsadığı, asıl ödenmesi gereken ücrete, fazla mesai, tatil günü çalışmaları gibi nedenler ötürü yapılan eklemeler, asıl ücretten vergi, sigorta primi vb. gibi yapılan her türlü kesintiler ve işverenin imzası.
Bordro, hazırlandıktan sonra, her ay işçi ve işveren tarafından imzalanmak durumundadır. Ülkemizde bu çok yaygın bir uygulama değilse de, kanun bunu öngörür. Bu nedenle, her ay sonunda bordrolar oluşturulmalı ve taraflar birer nüshayı alacak şekilde ıslak imzalı halde saklanmalıdır.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na Göre Maaş Bordrosunda Hangi Bilgiler Yer Almalıdır?
Bu kanun gereğince de işveren düzenlediği maaş bordrosunda bazı bilgileri belirtmekle mükelleftir. Bu bilgiler arasında; iş yerinin sicil numarası, bordronun hangi tarih aralığı için düzenlendiği, sigortalı çalışanın adı soyadı, sigortalının sosyal güvenlilk numarası, toplamda kaç gün için ödeme yapıldığı, ödenecek net ve brüt miktarlar, ücretin sigortalı tarafından alındığını gösteren sigortalı imzası.
Maaş Bordrosu Nasıl Hazırlanır?
Maaş bordrosunun hazırlanması konusunda doğru bilinen bazı yanlışlar bulunmaktadır. Bordrolar hazırlanırken dikkat edilmesi gereken iki husus bulunmaktadır. Bunlardan biri işçiden yapılması gereken kesintiler, diğeri de işverenden yapılması gereken kesintilerdir. Bu kesintiler şöyle hesaplanır.
İşçiden yapılan kesintiler;
Brüt ücretin %14’ü kadar SSK primi işçinin payı olarak kesilmektedir.
Brüt ücretin %1’i kadar işsizlik sigortası işçinin payı olarak kesilmektedir.
Brüt ücretten yukarıdaki iki kesinti toplamı çıkarılarak gelir vergisi matrahı bulunur.
Gelir vergisi matrahının %15’lik kısmı gelir vergisi miktarı olmaktadır.
Brüt ücretin 0,00759 ile çarpılması ile damga vergisi miktarı hesaplanmaktadır.
İşçi payı, işsizlik sigortası işçi payı, gelir vergisi ve damga vergisinin toplamı ile toplam kesinti hesaplanır.
Brüt ücretten yukarıdaki kesintiler çıkarılarak net ücret elde edilir.
İşverenden yapılan kesintiler;
Brüt ücretin %15,5 ile çarpılmasıyla SSK pirimi işveren payı bulunur.
Brüt ücretin %2 ile çarpılması sonucu işsizlik sigortası işveren payı hesaplanmaktadır.
Bordro Hazırlama İşini Teknolojiye Bırakın
Görüldüğü gibi; bordro hazırlama ciddi bir matematiksel süreç olmasının yanı sıra, bir dokümantasyon sürecidir. Verinin eksiksiz biçimde tasnifi ve hesaplamaya konu olan girdilerin hatasız biçimde işlenmesi gerekir. Elle yapılan işlemler, çoğunlukla maddi hatalara neden olabilmektedir ki, bu durumda hem yasal evrak niteliğindeki bu belgenin ciddi sonuçları olabilir. Bu nedenle artık bordrolarımızı otomatik olarak hazırlayan ön muhasebe yazılımlarını kullanıyoruz. Bu yazılımlar günlük girdileri, mükemmel bir şekilde işleyip, kanunun öngördüğü biçimde döküme dönüştürmektedir. Basılı evrak oluşturulmasında da doğru bir formatı otomatik olarak sağlayan bordro yazılımları, bu alandaki tüm ihtiyaçlarınızı sadece veri girişi yapmanız koşulu ile karşılıyor. Şimdi siz de teknoloji odaklı çalışma sistemini benimseyip, bu fonksiyonu mükemmelleştirebilirsiniz.

Çeklerin Tahsilatı Nasıl Yapılır? – Takas İşlemleri

Çeklerin Tahsilatı Nasıl Yapılır? – Takas İşlemleri
Çek; uzun yıllardır ticaret hayatının bir bileşenidir ve bir menkul kıymet olarak tanımlanır. Sektörde firmaların kendi arasında para yerine belirli oranlarda indirime tabi tutarak veya doğruda keşide bedeli ile kullanımının da söz konusu olduğu bu evrakın, tahsilat tarihi itibariyle nakdi karşılığının alınmasına kadar geçen süre içerisinde bir çok elde geçebilmesi mümkündür.
Çek takası işlemleri ve devri; bir muhasebe süreci olup, ciddi bir süreçtir. Bu sürecin takibi de çok önemlidir. Zira çeklerin zamanında tahsil edilmesi gereklidir. Aksi halde tahsil süresi geçen tahsili imkansız hale gelebilir. Bu durumun engellenmesi için çek takibinin hassasiyetle yapılması gerekir. Eğer çek takas ve tahsilat için bankaya verilmiş ise bu sürecin takibi banka tarafından yapılır. Ancak eğer çeklerinizi kasanızda muhafaza ediyorsanız, gününü geçirmemeniz gerekir. Zira tahsili noktasında süre aşımı söz konusu olan çeklerin itiraf hakkı da ortadan kalkar.
Çek Nedir?
Çek bir ödeme emridir. Çeki kesen taraf, belirlenen tarihe kadar çek üzerinde yazan nominal kıymeti karşı tarafa ödeyeceğini taahhüt etmiş sayılır. Çekin alıcı tarafı bu belgeyi tahsilatın son gününe kadar saklayabileceği gibi, farklı alışverişleri için kullanabilir. Elde bulunan çekler, bir diğer alışverişin tarafına nominal değerinde devredilebilir. Bu yaygın bir uygulama, genellikle çeklerin kredi veya teminat karşılığında bankalara takas olarak teslimi biçiminde görülür.
Her ne kadar çek yazılı ödeme tarihine kadar ödemeyi taahhüt ediyorsa da, son günün mesai bitimine kadar alıcı tarafa cebir hakkı tanımaz. Yani pratikte çekin tahsilatı; üzerinde yazılan gün yapılır. Bankalar için de tahsilat yöntemi bu şekildedir. Tabii ödeyen taraf dilerse alıcı taraftan çeki vadesinden önce geri getirmesini isteyebilir ve ödemeyi daha erken de yapabilir.
Çeklerin tahsilinde yasal tahsilat süreleri söz konusudur. Günü geçmiş ve ödenmemiş çek, karşılıksız çek olarak tanımlanır ki, borçlar kanunda cezai müeyyideyi gerektiren bu durum karşısında belirli bir süre içerisinde gerekli başvuruların yapılması gerekir. Bu nedenle çek takibi; işletmenin muhasebe fonksiyonları bakımından ciddi bir işlem sürecidir.
Çekin Şekil Şartları
Çeklerin nasıl tahsil edileceği konusundan önce çeklerin düzenlenmesi ve hangi şekil şartlarına sahip olması gerektiğinden bahsetmekte fayda vardır:
Öncelikle çekin vadesi kontrol edilmelidir.
Ardından keşide yeri kontrol edilmelidir.
Çek üzerinde belirtilen tutarın rakam ve yazı ile aynı olması gerekmektedir.
Ciro edilmiş bir çek alınacaksa ve hamil kısmında isme kesilmişse ilk cironun belirtilen kişi olduğu teyit edilmelidir.
Çekte hologram olup olmadığına dikkat edilmelidir. Hologram olmayan çekler alınmamalıdır.
Çekin Ödenip Ödenmeyeceği Konusunda Bilgi Alma
Eğer çekin şekil şartlarında bir problem yoksa, çekin ödenip ödenmeme durumunun kontrol edilmesi gerekmektedir. Bunun için bankalardan yardım alınabilmektedir. Çalıştığınız bankadan çek borçlusunun çeklerini düzenli olarak ödeyip ödeyemediği konusunda bilgi alabilirsiniz. Eğer böyle bir şey yapma şansınız yok ise, çek üzerinde ismi yazan bankayı arayarak böyle bir bilgi konusunda yardım isteyebilirsiniz. Ancak unutmamak gerekir ki, bu bilgi sadece bir referanstır ve kesinlik arz etmez. Bankanın size vereceği bilgi genel olarak çeki kesen tarafın geçmiş uygulamalarını ifade eder.
Çek Nasıl Tahsil Edilmektedir?
Çekin sahte bir çek olmadığı, şekil şartlarında bir problem bulunmadığı ve bankalar aracılığıyla çekin tahsili konusunda bir sorun yaşanmayacağı teyi edildikten sonra çekin nasıl tahsil edileceği konusuna geçilebilir.
Çekin Takas İle Tahsil Edilmesi
Çeki takas ile tahsil etmek istiyorsanız çek ile beraber hesabınızın bulunduğu banka şubesine giderek çeki takasa vermek istediğinizi belirtebilirsiniz. Banka tarafından çekin tahsile alınması konusunda bir problem bulunmadığı teyit edildikten sonra, çekin arkasına ciro yaparak bankanın imzalanmasını istediği forma, takas başvurusu yapan kişi tarafından imza atılması gerekmektedir. Bu formun özelliği, çekin tahsili konusunda bankaya verilen yetkiyi ifade etmesidir.
Çek bankaya teslim edildikten sonra, bankanın Genel Müdürlüğüne götürülerek bankanın sistemine girilmektedir. Çekin vadesi geldiği zaman karşı hesabın kontrolünü yapılarak çek tahsil edilmektedir. Akabinde, bir sonraki iş gününde tahsil edilen miktar hesaba aktarılmaktadır.
Çekin takasa verilmesi konusunda oldukça dikkatli olunmalıdır. Zira çekin sahte olup olmamasının kontrolü ile başlayan tahsil süreci, bankadaki işlemlerin doğru bir şekilde ilerlemesi ve çekin vadesinin geldiğinde ödenmesi ve tahsil edilen paranın hesaba aktarılması gibi birçok detayı içinde barındırmaktadır. Bu nedenle, mağduriyet yaşamamak için detaylı bilgi sahibi olmayan kişiler, danışmanlık şirketlerinden destek alabilirler.

E-Fatura, E-Arşiv, E-Beyanname Hakkında Bilmek İstedikleriniz

E-Fatura, E-Arşiv, E-Beyanname Hakkında Bilmek İstedikleriniz
Gelişen teknoloji sadece günlük hayatımızın işleyişini değil, ticari hayatı ve kamu düzenini de ciddi şekilde etkilemiş ve kamu hizmetlerinin sunumunu son derece efektif hale getirmiştir. Geçmişte, bizzat giderek gerçekleştirmek durumunda olduğumuz birçok işlemi bugün internet üzerinden bize sunulan uygulamalar ile kolayca yapabilmekteyiz. Basılı evrak miktarını dramatik şekilde azaltan ve doğanın da korunmasını sağlayan bu uygulamalar sayesinde, dokümantasyon çok daha hızlı ve etkili biçimde gerçekleşebilmektedir. E-beyanname ile hayatımızda 2004 yılında giren dijital muhasebe sistemi, günümüzde neredeyse tüm vergilendirme işlemlerini internet ortamına taşımış durumda. Şimdi şirketinizi kurduktan sonra, vergi dairesine birkaç kez giderek, online hizmetlere kayıt olduktan sonra neredeyse tüm işlemlerinizi online olarak yapabilmektesiniz.
Dijital vergilendirme süreci başladı
Elektronik vergi dairesi veya interaktif vergi dairesi olarak tanımlanan işlemler kapsamında; beyanname gönderebilir, dilekçeler kapsamında başvuru yapabilir, taleplerinizi aktarabilir, borçlarınızı görüntüleyebilir, geçmiş evraklarınızın dökümünü alabilir ve ödeme yapabilirsiniz. Hemen her işlemin gerçekleştiği bu işlemlerin yanı sıra, artık belli işletmeler için zorunlu olmakla birlikte e-fatura uygulamasına da isteğe bağlı olarak dahil olabilirsiniz. E-fatura; basılı bir evrak olmaksızın tüm fatura kesme işlemlerinin online olarak gerçekleştiği bir uygulamadır. Bu işlemden faydalanmak için e-fatura kullanıcısı olmak üzere vergi dairesine başvurmanız yeterlidir. Elbette e-fatura ve e-arşiv uyumlu yazılımları kullanmanız da bu süreçte gerekli olacaktır.
E-fatura üzerinden kesilen faturalar doğrudan maliyenin sistemine işlemekte, sizin ve müşterinizin bilgisine eşzamanlı olarak sunulmaktadır. Bu süreçte basılı evrak gereksinimi olmadığı gibi, eğer uyumlu bir yazılım kullanıyorsanız, kayıtlar doğrudan bilançonuza da yansımaktadır. Bu sayede operasyon kolaylığı elde edilirken, maliyenin denetim etkinliği de artırılmış olmaktadır. Gelişen teknolojinin bu nitelikli hizmeti ile işletmenizi daha iyi kontrol edebilir, maliyet avantajı sağlarken, sorunsuz süreçlere sahip olabilirsiniz.
E-Fatura Nedir?
E-fatura, kağıda basılmaya gerek duyulmadan elektronik ortamda düzenlenen faturalara verilen isimdir. Alıcı ve satıcıya sunucular tarafından elektronik ortamda iletilen e-fatura kademeli olarak firmalar için zorunlu hale getirilmeye başlanmıştır.
E-Fatura’nın Avantajları
E-fatura, faturaları kağıt üzerine basmayı gerektirmediğinden çevre dostu bir sistemdir. Bunun yanında, yazıcı, toner, kağıt ve kartuş gibi maliyetlerin de elimine edilmesini sağlamaktadır. Faturaların saklanması ve yeniden görüntülenmesi işlemleri daha güvenli ve hızlıdır. Faturaları kargo ile bir yerden başak bir yere iletmek gibi bir şey söz konusu değildir. Faturaların kaybolma gibi ihtimali söz konusu değildir.
E-Faturada İmza Gerekli mi?
Düzenlenen e-fatura eğer basılı olarak saklanmak istenirse herhangi bir şekilde mühür veya ıslak imzaya ihtiyaç duyulmamaktadır. Sadece yazıcıdan çıktı almak yeterli olacaktır.
E-Fatura İptal veya İade Edilebiliyor mu?
Matbu faturalarda olduğu gibi e-faturaları üzerinde de gerektiğinde iptal veya iade işlemleri uygulanabilmektedir. Burada en önemli husus, e-faturanın iptal edilebilmesi için fatura kesin tarafın 7 gün içerisinde faturayı reddetmesi gerekmektedir. 7 gün içinde reddedilmeyen faturalar onaylanmış sayılmaktadır.
E-Arşiv Nedir?
E-arşiv, e-faturanın bir alt dalı olarak düşünülebilir. E-fatura’ya geçiş yapmayan bir firmaya veya kişilere fatura kesilmek istendiği zaman e-arşiv kullanımı zorunludur. E-arşiv’in de fatura gibi mali değeri bulunmaktadır. Tıpkı faturalar gibi kayıt altına alınmaktadır.
E-Arşiv Zorunluluğu
Vergi Usul Kanunu’na göre 1 Ocak 2018’ten itibaren internet üzerinden satış yapan firmalardan cirosu 1 ile 5 milyon TL arasinda olan f irmalar için e-arşiv zorunluluğu getirilmiştir. Hasıları 5 milyonun üzerinde olan firmalar için ise hem e-fatura hem de e-arşiv kullanımı zorunlu yapılmıştır.
E-Beyanname Nedir?
E-Beyanname de tıpkı e-fature ve e-arşiv gibi elektronik ortamlarda işlem yapılmasını sağlayan bir sistemdir. E-beyanname ile vergi dairesine gönderilmek istenen beyannamelerin, ilgili kanunların usullerine göre elektronik ortamda iletilmesi sağlanmaktadır.
E-Beyanname Avantajları
Özellikle zamandan büyük tasarruf sağlayan e-beyanname ile Vergi Dairesi’ne gitme zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. Basılı evraklara göre kontrol edilmesi daha kolay olduğundan yanlışlık yaşanma ihtimali oldukça düşüktür. Raporlama konusunda büyük kolaylık sağlamaktadır. Geçmiş beyannamelerin de istendiği zaman kontrol edilmesini mümkün kılmaktadır.
Günümüzde e-beyanname zorunlu haller dışında mükellefler için bir standarttır. Eğer sistemde bir sorun yok ise mali müşavirlerin veya mükelleflerin beyannamelerini bu sistem üzerinden göndermeleri istenir. Tüm interaktif vergi dairesin problemleri ile ilgili olarak dilediğiniz zaman destek hattına ulaşabilir ve anında teknik destek hizmeti alabilirsiniz.

Gelir-Gider Tablosu Nasıl Hesaplanır?

Gelir-Gider Tablosu Nasıl Hesaplanır?
Gelir tablosu, tek düzen muhasebe sisteminin bir bileşen olmakla birlikte, işletmenin mevcut durumunu izleyebilmesi bakımından kanuni olmayan bir belge olarak da aktif biçimde kullanılır. Zira işletmenin hali hazırda ne durumda olduğu görebilmesi ve karlılığını analiz edebilmesi için bu tabloya ihtiyacı vardır. Bir çok gider kaleminin söz konusu olduğu süreç içerisinde gelirlerin ve maliyetlerin kabaca analizinin yapılmasına imkan veren bu doküman son derece elzem bir belge olarak tanımlanır. Ayrıca bilanço esasına göre defter tutmayan, işletme hesabı ile çalışan işletmelerde bu döküm, yasal bir zorunluluktur.
Gelir gider tablosu içerisinde tüm girdiler ve çıktılar ayrıntıları ile gösterilir. Basit usulde işletmenin mevcut durumunun analizinin yapılması içim gerekli her tür veri bu tabloda yer alır. Ancak bu döküm çok yüksek ciroların söz konusu olduğu ve iş akışının yoğun olduğu işletmelerde verimli sonuçları ortaya koymayabilir. Karmaşık iş süreçleri bulunan ve birçok fonksiyonun söz konusu olduğu işletmeler için gelir tablosu, anlık genel durumun izlenmesi için uygunken, stratejik olarak verimli sonuçlar ortaya koymaz. Kaldı ki, zaten ortaklıklar ve diğer tüzel kişilikler için gelir tablosu bilanço eki olarak kullanılan bir belgedir.
Ancak bu durum, bu belgenin ehemmiyetsiz olduğu anlamına gelmez. Tüm işletmeler, hangi yöntemle defter tutuyor olursa olsunlar, bu belgeyi oluşturmak durumundadır. Belli periyotlarda veya isteğe bağlı olarak durumun analizi bu belge ile yapılabilir. Bunun için günümüzde gelişmiş yazılımlar kullanılır ki, bu sayede saniyeler içerisinde döküm alınabilmesi de mümkündür.
Gelir Tablosu Nedir?
Her işletmenin düzenlemesi gereken gelir tablosu, belirli bir faaliyet döneminde işletmenin kazandığı gelirler ve yaptığı giderleri düzenli bir şekilde ifade eden; ilgili dönem faaliyetlerinin sonucunu kar veya zarar olarak gösteren tablolara verilen addır.
Gelir Tablosunda Hangi Bilgiler Yer Almalıdır?
Gelir tablosu ile bilanço birbiri ile sıkça karıştırılan iki rapordur. Gelir tablosu bilançodan farklı olarak dinamik bir yapıya sahip olup yaşan bir dokümandır. Gelir tablosu işletmenin belirli iki tarih arasında gerçekleştirdiği faaliyetlerin sonucunu özetlemektedir. Gelir tablosunda belirtilmesi gereken kalemler şu başlıklar altında toplanabilmektedir: Brüt satış karı, faaliyet karı ve net kar veya zarar.
Bu temel başlıkların yanı sıra, aşağıda belirtilen kar veya zarar kalemleri de ayrı ayrı gösterilmek zorundadır:
Süreklilik gösteren veya göstermeyen gelir ve giderler
Olağan gelir ve karlar, olağan gider ve zararlar
Olağan dışı gelir ve karlar, olağan dışı gider ve zararlar
Finansman giderleri
Gelir tablosu hazırlanırken, tabloda yer alan gelir ve gider kalemleri arasında herhangi bir mahsuplaşma işleminin yapılamayacağı ve bir tutarı olmayan gelir veya gider kalemlerinin tabloda yer alamayacağı bilgileri unutulmamalıdır.
Gelir Tablosu Hazırlama Formatı
Gelir tablosu belirli kurallar gözetilerek oluşturulmaktadır. Bu tablolar düzenlenirken mali tablolar ilkesi baz alınmaktadır. Gelir tabloları için belirli kural ve esasların belirtilmesinde amaç, satışların, gelirlerin, giderlerin, maliyetlerin, kar ve zararların belirli bir dönemdeki şirket faaliyetlerinin baz alınarak düzenlenmesi ve gerçeğe uygun olarak sunulmasını sağlamaktır.
Gelir – Gider Tablosu Türleri
Gelir – gider tablolarını iki şekilde inceleyebiliriz: Bunlardan biri hesap tipi, diğeri ise rapor tipi tablolardır.
Hesap Tipi Gelir Tablosu;
Sol tarafta giderlerin, sağ tarafta gelirlerin yer aldığı temel gelir – gider tablosu tipidir.
Rapor Tipi Gelir Tablosu;
Bu tabloda hesap tipi tablolardan farklı olarak, bütün gelir ve gider kalemleri alt alta yazılmaktadır. Hangi tip gelir gider tablosu kullanıldığı fark etmeksizin, tablonun anlaşılır olması ve doğru bilgileri içermesi en önemli konulardan biridir. Zira bu tablolar şirketin mali işlerini kolaylaştırmak amacıyla hazırlandığından, bir anlam bütünlüğü olmayan tablolar, işletme için bir şey ifade etmeyecektir.
İşletmelerin bekası, mevcut akışın karlılığı ile doğru orantılıdır. Gelir ve giderlerin analizini yapamayan, yani karlılığı verimli biçimde göremeyen işletmelerin, doğru sonuçları elde edebilmeleri mümkün olmayacaktır. Bir boyutuyla kanuni bir belge olan gelir tablosu, aynı zamanda işletme sahiplerinin planlama ve değerlendirme araçlarından bir tanesi olarak son derece hayati öneme sahiptir. Bu evrakı düzenli olarak oluşturabilmek için şimdi buna uygun bir yazılımı kullanmaya başlayabilir, günlük iş akışınızın veri girişlerini yaparak, dilediğiniz zaman gelir-gider tablonuza kolayca ulaşabilirsiniz.

Haklı Sebeple İş Akdinin Sona Erdirilme Koşulları

Haklı Sebeple İş Akdinin Sona Erdirilme Koşulları
İş hayatında en hassas parametrelerin başında, işçi ve işveren ilişkileri gelir. Ülkemizde iş kanunu kapsamında yasal düzenlemelere tabi olan bu süreçler, iş akdi ile teminat altına alınır. Her ne kadar iş akdinin işçi bakımından, çoğunlukla bağlayıcı bir niteliği olmasa da, işçinin iş teminatı bakımından son derece önemlidir. Zira iş akdine imza atan işveren, belirlenen süre zarfında işçinin işine son vermek için bazı şartların oluşmasını beklemek durumundadır. Yani işveren geçerli olmayan bir sebeple iş akdine son veremez. Böyle bir durumda, işçi iş mahkemesine başvurabilir, işe iade veya tazminat hakkını talep edebilir.
Tabii işçinin hakları, iş akdinin ne zaman imzalanmış olduğuna bağlı olarak da farklılık gösterir. Zira kanun 1 yılın öncesinde işçiye geniş haklar tanımlamaz. Her ne kadar işveren bu şartlar altında da belli mazeretleri sunmakla mükellef olsa da, bir yıllık süreden önce çoğunlukla işçi büyük güvence altında sayılmaz. Bu durum neticesinde açılan davalarda, farklı sonuçlar ortaya çıkabilir ancak işveren genellikle ihbar tazminatı tutarı kadar maddi sorumluluk altına girecektir. Diğer taraftan işçinin herhangi bir dönemde görevini tek taraflı olarak sonlandırma hakkı da vardır. Bu durumda işçi tüm haklarından feragat etmiş olur. Ancak bazı iş kollarında, işçi için de tazminat şartları belirlenebilir. Özel iş sözleşmeleri ile bu maddeler oluşturulup, her iki taraf için de bağlayıcı hale getirilebilir.
İş Akdinin Sona Erdirilmesi Kavramı
İş hayatında gerek işçi gerekse işveren ortaya çıkan bazı sebeplerden ötürü iş akdini derhal sonlandırabilecek haklara sahiptir. 4857 sayılı, çalışma hayatının kurallarını belirleyen kanun ile hem iş hem de işveren tarafında bu haklar belirlenmiş ve haklı fesih halleri koruma altına alınmıştır.
İşveren tarafında feshin geçerli bir sebebe dayandırılması konusu, ilgili kanunun 18. Maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.”
İş Kanunu, haklı bir nedenle feshedilecek bir iş akdi var ise, işçiye bir fesih bildirimi yapılmasını ve fesih bildiriminde fesih nedeninin açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerektiğini zorunlu kılmaktadır. Bu noktada bilinmesi gereken en önemli konulardan biri de, fesih bildirimi ve geçerli sebep olma zorunluluğu gibi konular, 18. madde’de belirtilen özelliklere sahip işletmelerde çalışan ve yine aynı kanunda belirtilen özellikleri taşıyan işçiler için geçerlidir. Bunun yanında, bir iş yerinde Deniz İş Kanunu veya Borçlar Kanunu’na tabi olarak çalışanlar için geçerli fesih nedeni aranmayacaktır.
İşçinin Kişiliğinden Kaynaklanan Fesih Nedenleri
İşçinin düşük verimle çalışması, işe yoğunlaşamaması, işin gerektirdiği niteliklere sahip olmaması, işletmede aynı işi yapanlardan daha düşük bir performansa sahip olması, sürekli hastalık yaşaması gibi nedenlerdir. Eğer böyle bir fesih nedeni ortaya çıkmışsa, bunun işveren tarafından ispatlanması, (örneğin performans testleri, doktor raporları vb), gerekmektedir. Bunun yanında, işveren, işçiye görev tanımını iyi bir şekilde anlatmış ve bunu belgelemiş olmalıdır.
İşçinin Davranışlarından Kaynaklanan Fesih Sebepleri
Bu sebepleri özet olarak,
İş yerinde diğer personellerin huzurunu kaçıracak olaylara sebebiyet vermek
Bütün uyarılara rağmen işini kötü ve eksik olarak yapmak
İşe sürekli olarak geç gelmek
İş arkadaşlarını rahatsız etmek
İş yerinin imkanlarını özel işleri için kullanmak
İş yerinin kurallarına uymamak
şeklinde sıralayabiliriz.
İş Sözleşmesi bakımından tarafların yasal yükümlülükleri
İş akdi, kanunda belirlenen asgari koşulları ile taraflara; belirlenen süre zarfında, belirlenen ücret ile, belirlenen işi yapma ve buna karşılık ücret ödeme yükümlülüğü getirir. İşveren; işçinin İSG koşullarını kanuna uygun biçimde sağlama, iş tanımının içerisinde belirli işgücünü kullanma ve ücreti zamanında ödeme yükümlülüklerine sahiptir. İşçi ise yine belirlenen standartlarda, işi layığı ile yerine getirmekle yükümlüdür. Özel iş sözleşmelerinde, akdin herhangi bir sebeple erken sona erdirilmesin durumunda, mücbir sebepler dışında olmak kaydıyla kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı dışında maddi yükümlülükler de taraflar bakımından bağlayıcı olabilir. İşçi sözleşmede belirlenen görevlerini yerine getirmez ise kanun bakımından haksız konuma düşeceği gibi, işveren için de herhangi bir maddenin ihlali işçiye karşı haksız konuma düşmek anlamına gelecektir.

Hangi Ortaklık Tipini Tercih Etmeliyim?

Hangi Ortaklık Tipini Tercih Etmeliyim?
Şirket; ortaklık biçiminde yapılanmış tüzel kişiliğin ismidir. Ortaklıklar, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanununda belirlenen standartlar kapsamında kurulabilir. Adi ortaklıklardan, Anonim ortaklıklara kadar farklı şekillerde ortaklıkların söz konusu olduğu Türk Ticaret sisteminde, günümüz koşullarında en yaygın ortaklık türü, Limited ortaklıktır. İngiliz ticaret sistemi kaynaklı bu ortaklık türünde, sınırlı ortak sayısı söz konusu olmakla birlikte, ortakların şirketin borçlarına olan sorumlulukları da sınırlıdır. Son yasal düzenleme ile Limited şirketlerin tek kişinin girişimi ile kurulması mümkün hale getirilmiştir. Kimi çevreler tarafından bu durum olumlu karşılanmasa da, şahıs işletmelerinin büyük kısmının vergi avantajı nedeniyle bu ortaklık türüne yönelimi de söz konusudur.
Adi Ortaklık, Komandit ortaklık ve kolektif ortaklık ise artık neredeyse hiç kullanılmayan ortaklık türleridir. Mevcut şartlar altında ülkemizde, Şahıs işletmeleri, limitet şirketler ve anonim şirketler yaygın ortaklık türleridir. Tabii bunların yanı sıra, vakıf ve derkenler gibi ticari olmayan ortaklık türleri de sayılmalıdır.
Ortaklık Türü Nasıl Seçilir?
Hangi ortaklık türünü tercih etmeniz gerektiğine ise basit projeksiyonla karar verebilmek mümkündür. Örneğin; birkaç avukatın bir araya gelerek kuracakları bir avukatlık ortaklığının, kanuni olarak herhangi bir ortaklık türünde olabilmesi mümkündür. Sadece bu ortaklıklarda yapısı gereği komandit ortaklığın tesis mümkün değildir. Ayrıca serbest meslek yapanların, aynı ofisin giderlerini paylaşmak üzere, aynı adreste birden fazla şahıs işletmesi kurabilmesi de mümkündür. Tabii bu durumda gelir vergisine tabi olunacağından, kurumlar vergisi avantajlarından faydalanmak mümkün olmayacaktır.
Diğer taraftan çok yüksek ciroların söz konusu olacağı işletmelerde, vergi avantajı öncelikli ortaklık sebeplerinden birisidir ki, anonim şirketler genellikle bu tür şirketler için uygun olur. Bununla birlikte yine yatırımcı sayısı fazla olan şirketler için de anonim şirket tipi uygundur. 50 ortağa kadar olan şirket yapılanmalarında, sermaye ve ciro kriteri olmaksızın limited şirket kurulabilir. Bunun üzerinde ortağa sahip şirketlerde anonim şirket kuruluşu gereklidir. Şahıs işletmeleri ve diğer ismi ile şahıs şirketlerinde ise belli bir ciroya kadar basit usulde defter tutulur, her yıl yenilenen ciro limitinin üzerine çıkan işletmeler birinci sınıf, bilanço esasına defter tutarak yine şahıs işletmesi olarak çalışmalarına devam edebilir. Yani ciro, bir şirket kurma zorunluluğu getirmez. Yalnızca vergi dezavantajı bu noktada söz konusudur.
Hangi ortaklık türü size daha uygun?
Bir şirket kurulmaya karar verildiği zaman akla ilk olarak gelen sorulardan biri de hangi tür ortaklık tipinin daha uygun olacağı konusudur. Bu sorunun tek bir cevabı bulunmamakla beraber, soruyu doğru cevaplayabilmek için başka sorulara da cevap vermek gerekmektedir. Şirket kurulurken ortakları ve ortaklık tipini etkileyecek önemli sorulardan bazıları şunlardır:
Şirket türü ne olacak? Limited şirketi, anonim şirketi, kolektif şirket, komandit şirket vb seçeneklerin yer aldığı bu soruda her şirket türünün avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.
Şirketin hissedarları arasında nasıl bir hisse paylaşımı yapılacak? Herkes eşit hisseye mi sahip olacak?
Kararlar nasıl alınacak?
Ortakların şirketten para alma prosedürü nasıl olacak? Ortaklar harcamalarında nasıl harekket edecek?
Ortaklıktan ayrılmak isteyen biri için nasıl bir yol izlenecek?
Ülkemiz ekonomik şartları düşünüldüğünde öne çıkan üç tip şirket türü bulunmaktadır. Şahıs, limited ve anonim şirketlerden hangisinin seçileceği konusunda, bu soruların cevapları da göz önüne alınarak ortaklık tipini belirlerken şirketin amaçları doğrultusunda karar verilebilir.
Şahıs Şirketleri
Eğer küçük çaplı bir şirket çalıştırmak ve ortak sayısının az; ortakların da sınırsız bir sorumluluğuna sahip olması isteniyorsa şahıs şirketi kurmak daha makul bir fikirdir. Hem kuruluş hem de işletme maliyetleri anlamında daha uygun bir şirket olan şahıs şirketleri bağımsız denetime de tabi olmamaktadır. Fakat şahıs şirketlerinde yatırımcıların şirkette hissedar olma şansı bulunmadığını bilmek gerekmektedir.
Limited veya Anonim Şirketler
Daha büyük bir ticaret hacmi olması hedefleniyorsa ve sistematik çalışan bir düzen kurulmak isteniyorsa sermaye şirketi kurmak daha makul bir fikirdir. Bu konunun ortaklık tipini etkileyen en önemli yanı; limited veya anonim şirketlerde ortakların şirket borçlarından dolayı kendi mal varlıkları ile ilgili herhangi bir sorumluluğu bulunmamasıdır. Şirket ortakları, sadece şirkete karşı taahhüt ettikleri sermaye borcunu ödemek zorundadır. Limited veya anonim şirketler konusunda her iki şirket türünün de birbirine göre avantaj ve dezavantajı bulunduğunu bilmekte fayda vardır. Limited şirket olarak faaliyete başlayıp şirketin daha sonra anonim şirkete dönüştürülebileceği de unutulmamalıdır.

İşçi Avanslarının Muhasebeleştirmesi Nasıl Yapılır?

İşçi Avanslarının Muhasebeleştirmesi Nasıl Yapılır?
İşletmelerde her maddi işlem, anbean kayıt altına alınmak durumundadır. Bu bir seçenek değil, kanuni yükümlülüktür. Tüm girdiler ve çıktıklar muhakkak defterlere ve diğer kayıtlara işlenmelidir ki, özellikle şirketlerde nakdi hareketlerin belli sınırlamalara tabi olma durumu söz konusudur. İşçi avansları da bu hareketler içerisinde yer alır ve esasen kanunda bu yönde belirlenen kriterler vardır. İşletme, işçinin talebine bağlı olarak uygun görmesi halinde işçiye avans ödeyebilir. Ancak bu bir zorunluluk değildir. İşletmeler avans taleplerini reddedebilme hakkına sahiptir. Zira ödenen ücret, cari ay içerisinde kasadan çıkacak bir tutar olmasına karşın, bir sonraki ay muhasebeleştirilecektir ki, bu da operasyonel bir külfet anlamına gelir. Kanunda, uzun vadeli işçi avansı uygulaması oldukça karmaşık bir husus olarak tanımlanır ki, işçinin örneğin, 18 ay boyunca yapılacak bir kesintiyi karşılayabilecek kadar çalışıp çalışmayacağı da garanti edilemez. Bu nedenle, verilen avansların bu durumda muhasebeleştirilmesi oldukça güçtür.
Genel teamül, işçiye ödenen avansın cari ay içerisinde nakit olarak transfer edilmesi ve bunu takip eden ilk maaştan mahsup edilmesidir. Bu sayede cari işlemler içerisinde bu tutarın muhasebeleştirilmesi mümkün olacaktır. Ancak unutulmaması gerekir ki, mevcut yasal düzenleme kapsamında işçiye elde ücret ödeme durumu söz konusu değildir. Verilen avans ve diğer ödeneğin, uygun açıklama ile işçinin maaş aldığı hesaba aktarılması gerekmektedir. Yani işçi avansı muhasebeleştirilirken, nakit akışının izleneceği hesap, bankalar hesabıdır.
İşçi Avansı Nedir?
İşletmeler, faaliyet alanları ile ilgili gerçekleştirdikleri işleri çalıştırdıkları işçiler aracılığı ile yürütmektedir. Bazı durumlarda işletmeler, yapılacak işin ücretini işçiye önceden ödeyebilmektedir. Firma tarafından işçiye ödenen bu ücrete işçi avansı denilmektedir.
İşçi Avansları Hesabının İşleyişi
İşçilere ödenecek geçici ücretlerin takip edildiği hesap türü Tek düzen hesap planında yer alan 195 no’lu iş avansları hesabıdır. Bu hesap ile işletme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için işçilere ödenen avans niteliğindeki ücretlerin takibi yapılmaktadır.
Sonradan mahsup edilmek üzere işçilere ödenek maaş, yolluk ücreti vb. gibi ödemelerin bir kısmının veya tamamının ilgili işçi veya işçilere yapılması bu hesap üzerinde borç olarak kaydedilmektedir. Nakit olarak yapılan iadeler veya istihkaklardan kesilen tutarlar ve işçinin getirdiği belgelerde belirtilen tutarlar ise hesap üzerinde alacak olarak kaydedilmektedir. Yani, bir firma bir personele fazla avans vermiş ve bu personel gerekli harcamaları yaptıktan sonra aldığı avanstan kalan kısmı firmaya geri teslim edecektir.
Hangi Durumlarda İş Avansları Hesabı Çalıştırılmaktadır?
195 no’lu iş avansları hesabının çalıştırılması, işletmelerde anlık giderlerin oluşması, malzeme alımı, fatura ödemeleri, şirkete ait araçların bakım ve onarım işlemlerinin yapılması gibi durumlarda çalışmaz. Şirketin genel giderlerinin işçi tarafından karşılanmasına yönelik ödenekler, avans olarak kaydedilmez. Bunlar genel giderlerdir ve işçi tarafından kullanılmak üzere tahsis edilir. Bunun yanında ilgili personelin şehir dışında görevlendirilmesi de avans sayılmaz. Avans yalnızca işçinin hak ettiği ücretler ve ikramiyeler gibi ödeneklerin belirli bir süre önceden ödenmesi uygulamasıdır. Bunlar doğrudan işçinin hakları olduğundan, maaşından mahsup edilebilir. Diğer ödenekler maaşla ilgili değildir.
Bazı durumlarda, personele tahsis edilen genel giderler karşılığı kıymetler, personelden istenen işlerin yerine getirilmesi için yetersiz kalabilmektedir. Bu gibi durumlarda, ilgili personel faturalandırmak şartı ile kendi cebinden ücret ödeyerek işin tamamlanmasını sağlayabilmektedir. Bu durumda personel, karşılığını işletmeden tahsil etmek üzere alacaklı durumuna geçmektedir. Bu da avans uygulamasının tersi olarak tanımlanabilir.
İşçi Avanslarında Vergilendirme Konusu
Bu konuyu da kapsayan bir husus Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarım bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” Yine aynı kanunun 103. ve 104. maddelerinde bahsedilen hususlar da göz önüne alınarak işçilere avans olarak ödenen ücretlerin aynı şekilde tevkifata yani kesintilere tabi olacağı açıktır.

Personel Özlük Dosyası Nedir, Nasıl Tutulur?

Personel Özlük Dosyası Nedir, Nasıl Tutulur?
Personel; bir işyerinde ücret karşılığında emek veren kişinin adıdır. Kanunda personel işçi olarak tanımlanır ve özlük haklarının korunması ve kayıt altında tutulması zorunlu tutulmuştur. Özlük; personelin işe girişinden, son iş gününe kadar olan tüm kayıtlarının tutulmasıdır. Puantaj bilgileri, izin bilgileri, mali geçmişi, işyerindeki pozisyon değişiklikleri, disiplin dosyası ve atama evrakları gibi tüm veriler, personel özlük dosyası içerisinde tutulur. Özellikle kamu tarafından denetlenen işler söz konusu olduğunda bu dosya hayati öneme sahiptir. Örneğin; özel okullarda çalışan öğretmenlerin özlük dosyaları, kamuya ait okullarda çalışan öğretmenler ile aynı standartlarda tutulur. Bunun gibi doktorlar ve benzeri meslek gruplarında da aynı durum söz konusudur. İlgili evrakın düzenlenmesi noktasında, usul kanun ve yönetmeliklerce belirlenir.
Personel Özlük Dosyası Nedir?
Personel özlük dosyaları, İş Kanunu’nun 75. maddesinde belirtilen hükümler gereğince, işverenin, hazırlamak ve tutmak zorunda olduğu, içerisinde işçi ile ilgili bilgilerin yer aldığı evraklardan oluşan bir dosyadır. İlgili kanun gereği, işveren, düzenlenmesi gereken her bir zorunluluğu belgeyi ve kayıtları bu dosya içerisinde saklamak ve talep edildiği takdirde sunmak ile mükelleftir.
Tabii personel özlük dosyası sadece denetimler esnasında ibraz etmek için tutulmaz. Bu son derece faydalı bir arşiv dokümanıdır. İşletmedeki personel hakkında sahip olunması gereken her türlü veri bu dosyadan elde edilebilir. Günümüzde bu özlük dosyası bileşenlerinin bir kısmı dijital ortamda tutulduğundan, çok daha efektif bir erişim söz konusu olmaktadır. İKY yazılımları ile puantaj bilgileri, izin bilgileri, avanslar ve genel olarak bordro dökümü gibi işlemler bu yazılımlarla kolayca yapılabilir.
Personel Özlük Dosyasının İçerisinde Olması Gerekenler
Personel özlük dosyasının içerisinde nelerin yer alması gerektiği ile ilgili kanunda kesin bir bilgiye yer verilmemiştir. Fakat böyle bir kanunun düzenlenmesindeki asıl amaç, işçi ile işveren arasında muhtelif sebeplerden ötürü çıkabilecek anlaşmazlıkları, bu dosya içerisinde tutulan evrakları bir ispat hükmünde kullanarak çözüme kavuşturmaktadır. Şu evrakları özlük dosyasına koymak ileride oluşabilecek temel problemler için işveren adına yarar sağlayacaktır: İş başvuru formu, iş sözleşmesi, nüfus cüzdanı örneği, ikametgah, fotoğraf, işçinin göre tanımını gösteren belge vb.
İşverenin Personel Özlük Dosyası Hazırlamaması Halinde Ne Olur?
İşveren personel özlük dosyasını her bir personel için ayrı ayrı düzenlemek zorundadır. Bu nedenle, işveren, özlük dosyası düzenlemediği her personel için idari para cezası alacaktır. İşveren, dijital ortamda özlük dosyası tutarak, bordro dışındaki verilerin dökümünü denetimler esnasında alabilir. Bu noktada herhangi bir kanuni sınır yoktur. Ancak bu verilerin işlenmiş olması ve anında dökümünün alınması gerekir. Hiç veri girişi olmaması kanunen kabul edilmeyen bir durumdur. SGK Müfettişlerinin talebi halinde ibraz zorunludur.
Personel Özlük Dosyası Dijital Ortamda Tutulabilir mi?
İş veren işçi talebi olduğunda veya bir denetim sırasında özlük dosyası içerisinden istenen bir belgeyi matbu olarak ibraz etmek zorundadır. Bu sebeple, dijital ortamda saklansa dahi, her belge mümkünse ıslak imzalı olacak şekilde basılı olarak özlük dosyası içerisine konmalıdır. Daha doğru bir ifade ile; basılabilecek durumda olan ve imza gerektirmeyen belgelerin dijital ortamda saklanmasında bir sakınca yoktur. Zaten bu verilerin elle girilmesi mümkün olmadığından, puantaj bilgileri gibi verilerin dijital ortamda saklanması bir standarttır. Bunun dışında kalan, kimlik belgesi, diploma, sağlık raporu ve adli sicil kaydı gibi belgelerin özlük dosyası içerisinde tutulması gerekir. Tabii her ay basılı olarak çıktısı alınıp, imzalanması gereken bordro da bu evraklar içerisinde yer alır.
Personel Özlük Dosyası Nerede Tutulmalıdır?
Personel özlük dosyasının nerede tutulması gerektiğine dair ilgili kanunda herhangi bir ibare bulunmamaktadır fakat SGK’dan gelen denetim memurları, bir personelin özlük dosyasını veya dosya içerisinden herhangi evrakı görmek istediği takdirde, işveren istenen evrakı en geç 15 gün içerisinde ibraz etmelidir. Bu nedenle, özlük dosyaları, iş yerinde tutulmasa dahi, hızlı ve kolay ulaşılabilecek bir yerde tutulması, işverenin yararına olacaktır.
Bu konuyla ilgili bir diğer husus da, işveren bu dosya içerisinde yer alan bilgileri işçi lehine olduğu müddetçe gizli tutmak ve kimseyle paylaşmamak zorundadır. Bu nedenle, özlük dosyasının herkesin erişemeyeceği güvenli ve gizli bir yerde tutulması gerekmektedir.

Puantaj Nedir?

Puantaj Nedir?
Puantaj, bir işletmede çalışan her işçinin çalışma sürelerinin saatlik veya günlük olarak kayıt altına alınması ve uygun bir şekilde raporlanmasıdır. İşletmede farklı çalışma prosedürleri uygulanıyor olabilir. Örneğin; tam zamanlı çalışma yerine, yarı zamanlı çalışma veya saatlik çalışma sistemleri uygulanıyor olabilir. Yeni iş kanunu kapsamında eksik çalışma noktasında işveren ve işçiler serbest bırakılmış olduğundan, personel haklarının tespiti noktasında puantaj büyük öneme sahip bir parametre haline gelmiştir.
Geçmişte genellikle sabit çalışma saatlerine ek olarak yalnızca fazla mesai hesaplaması yapılıyorken, günümüzde yarı zamanlı çalışma modeli kapsamında farklı hesaplama gereksinimleri ortaya çıkabilmektedir. Puantaj hesaplamasının sorunsuz biçimde yapılması hem SGK’ya yapılacak bildirimler açısından çok önemlidir, hem de personelin haklarının eksiksiz biçimde teslim edilmesini bu sistem temin eder. Bu noktada gelişmiş bir hesaplama sistemine sahip olmak çok önemlidir.
Personelin özlük haklarının tesliminde hata yapılmaması ve hatalı bildirimlerin gerçekleşmemesi için verilerin sorunsuz biçimde girilmesi ve hesaplamanın hatasız yapılmasını sağlayan, puantaj yazılımları yani İKY yazılımlarının kullanımı günümüzde yaygın bir uygulamadır. Bu sayede sadece kısmi çalışma değil, tam zamanlı çalışma modelinde de doğru bir rota takip edilip, kanuni yükümlülükler eksiksiz biçimde yerine getirilebilir.
Puantaj Neden Önemlidir?
Her işletmenin kendine özgü bir puantaj sistemi bulunmaktadır. Puantaj kullanmaktaki asıl amaç, işçinin yaptığı mesainin saat üzerinden hesaplanmasını sağlamaktır. Maaş hesaplamaları ve ödemelerin doğru yapılması bakımından puantajın çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Tabii gelir vergisinin hesaplanması, sigorta primlerinin hesaplanması, mesai ve primlerin hesaplanmasında da puantaj temel veri olarak kullanıldığından esasında bunun maaş hesaplama için temel ve esas faktör olduğunu söylemek doğru olur.
Puantaj hesaplaması, bordro yazılımlarının temel fonksiyonlarından bir tanesidir. Elle yapılması durumunda oldukça karmaşık süreçler olan bu işlemler, yazılımlar ile saniyeler içerisinde mükemmel biçimde tamamlanabilir. Bu bakımdan günümüzde puantaj neredeye her işletmede yazılımlar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Puantaj Cetveli Nedir?
Puantaj cetveli, bir işyerinde çalışan personelin mesai saatleri içerisinde kaç saat çalıştığını gösteren bir tablodur. Puantajda amaç, çalışma saati bilgilerini kayıt altına almak olduğundan, bu cetvel, herhangi bir defterde dahi tutulabilmektedir. Fakat günümüzde teknolojinin giderek gelişmesi ve birçok şeyi kolay kılmasına istinaden, firmalar artık bu işlemlerin çok daha hızlı ve hatasız şekilde gerçekleştirilmesini sağlayan bilgisayar programlarını kullanmaktadır. En bilinen ve en sık kullanılan bilgisayar programı ise Microsoft Office ürünlerinden Microsoft Excel’dir. Tabii Excell ile puantaj hesaplama son derece karmaşık bir işlemdir ve esasında verimsizdir. Geçmişte yazılım ürünleri yeterli verimi elde etmemiz noktasında yeterli değilken bu yöntemi elbette yaygın biçimde kullandık. Ama günümüzde online olarak kullanabildiğimiz, tüm fonksiyonları profesyonel biçimde inşa edilmiş yazılımlar ile bu işlemleri gerçekleştirebilmekteyiz.
Puantaj Cetveli Nasıl Kullanılabilmektedir?
Puantaj cetvelleri, aylık çalışma saatlerinin takibi, fazla mesailerin hesaplanması ve daha da önemlisi çalışma saatlerinin verimliliğini kontrol etmek amacıyla kullanılabilmektedir. Puantaj çalışmalarını düzenlemek işverenin sorumluluğunda olsa da, çalışma saatlerinin doğru hesaplanması ve maaş ödemelerinin doğru yapılabilmesi amacıyla çalışanlarında puantaj cetvellerinin belirli periyotlarda kontrol etmesinde fayda vardır.
Puantaj bilgilerine anlık olarak ulaşmak için bir yazılım kullanmak zorunludur. Bu bilgilerin bir arada manuel olarak elde edilmesi oldukça güçtür. Gerek her personel için ayrı ayrı, gerekse tüm işletme çapında döküm alınabilecek yazılımlar ile işlemler son derece etkili biçimde tamamlanabilir.
Puantaj Cetveli Nasıl Tutulmaktadır?
Puantajda en önemli amaç, aylık periyotlarda hangi işçinin ne kadar süre boyunca işe geldiği veya gelmediğini raporlamaktadır. Personelin işe gelmeme nedenleri arasında yıllık izin, doğum izni, babalık izni, hastalık gibi ücret kesintisi olmaması gerektiği yasalar tarafından belirlenen bir neden varsa bunlar da puantajda belirtilmektedir.
Günümüzde birçok şirket puantaj faaliyetlerinde teknolojiden en iyi şekilde istifade etmektedir. Özellikle fazla sayıda personel çalıştıran şirketler, personellerin işe gelip gelmediğini kontrol etmek amacıyla, işyerine giriş ve çıkış noktalarında parmak izi okutucuları, yüz tanıma sistemleri veya kart okuyucular koymaktadır. Böylelikle, işe gelen her personel giriş ve çıkış saatlerinde bu cihazları kullanarak işe zamanında geldiklerini ve işten zamanında ayrıldıklarını beyan etmiş olmaktadır. Eğer şirketin personel sayısı az ise puantaj sistemini uygulamak daha kolay olurken, çalışan sayısı arttıkça böyle teknolojik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Serbest Meslek Makbuzu Nedir?

Serbest Meslek Makbuzu Nedir?
Serbest meslek makbuzu, serbest meslek sahibi kişilerin verdikleri hizmet neticesinde aldığı ücretlerin tahsilatı için düzenlediği bir evraktır. Bir nevi fatura olan bu evrak, yalnızca Avukat, Muhasebeci, Mimar ve benzeri serbest yapan meslek mensuplarınca düzenlenebilir. Vergi mevzuatında, serbest meslek ticari faaliyetten biraz farklı tanımlanmış olduğundan, gerçek kişi işletmesi olarak hizmet veren meslek erbapları bu makbuzu keserek gelirlerini muhasebeleştirebilirler.
Normal koşullarda ticari faaliyetlerde, satın alan taraf gelir vergisi ödemez ve faturalarda bu vergi kalemi ayrıca belirtilmez. Anca serbest meslek mensupları için gelir stopajının hizmet alan tarafa yüklenmesi hakkı verilmiştir. Bu durumda bu makbuzlarda ek olarak stopaj kalemi yer alır. Ticari faturalarda yalnızca katma değer vergisi yer alır ve hizmet satan taraf, gelir ya da kurumlar vergisini müşteriye yansıtamaz. Hatta serbest meslek olarak tanımlanan hizmetler, bir ortaklık biçiminde, bir şirket çatısı altında sunulursa yine serbest meslek makbuzu kesebilmek mümkün değildir. Zira kurumlar, yani şirketler kurumlar vergisine tabidir ve vergi türü stopaj olarak tanımlanmaz.
Gider Pusulası ve Serbest Meslek Makbuzu farkı
Gider pusulası, vergi mükellefi olmayan meslek erbapları için kesilen ödeme makbuzudur. Bu belgeyi hizmeti alan taraf keser. Elbette gider pusulası kesebilmek için vergi mükellefi olmak gerekir. Gider pusulaları aynı zamanda iade faturası gibi de kullanıldığından, bu evrak vergi mükelleflerinin zorunlu evrakları arasındadır. Gider pusulası ile serbest meslek makbuzu kati suretle aynı evrak değildir. Gider pusulası keserek hizmet alan kişi ilgili vergiyi hizmet veren kişi adına keser ve maliyete bildirir. Ancak bu karşı tarafın mükellefiyet sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Mevzuata sürekli bu biçimde gelir elde eden kişilerin, belli bir süre sonra maliye tarafından resen mükellef yapılmaları söz konusu olacaktır. Bu durumda gider pusulası alarak hizmet veren kişiler, ticaret erbabı haline gelirler.
Avukatlar ve mali müşavir gibi profesyonel mesleklerin, gider pusulası ile hizmet verebilmeleri mümkün değildir. Bu kişilerin mükellef olmaları, oda kayıtlarının olması; yani tescillerinin olması gerekir.
Serbest Meslek Sınıfına Kimler Girmektedir?
Serbest meslek erbabının tanımı, Vergi Kanunu’nun 66. maddesinde şu şekilde yapılmıştır. Serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır. Serbest meslek faaliyetinin yanında meslekten başka bir iş veya görev ile devamlı olarak uğraşılması bu vasfı değiştirmez.
Bu kanun gereğince, mutat meslek sahibi olup kendi adına çalışan meslek grupları arasında; avukat, doktor, diş hekimi, veteriner hekim, mimar, mühendis, müşavir, serbest muhasebeci mali müşavir, yeminli mali müşavir, danışman, ressam, yazar, bestekar, kimyager, noter, serbest öğretmen, artist, menajer, senarist, yönetmen, ebe, sünnetçi, arzuhalci, rehber ve sağlık memuru gibi kişiler sayılabilmektedir.
Serbest Meslek Makbuzu Düzenlenme Prosedürü
Serbest meslek sahibi olup yaptığı işler neticesinde makbuz düzenlemek isteyen kişilerin takip etmesi gereken adımlar şu şekildedir:
Vergi Dairesi’nden serbest meslek mükellefiyeti açtırmak
Anlaşma sağlanan bir matbaa aracılığı ile serbest meslek makbuzu bastırmak
Hizmet sağladığınız kişiye hizmet tamamlandıktan sonra doldurulmuş makbuzu teslim etmek
Serbest Meslek Makbuzu Kesenlerin Ödemesi Gerek Vergiler
Serbest meslek makbuzunda gelir vergisi ve KDV kalemleri yer almaktadır. Gelir vergisi kesintisi (stopaj) brüt tutar üzerinden %20 olarak yapılmaktadır. KDV tutarı da brüt tutarın %18’idir. Makbuz kesilen kişi vergi mükellefi ise stopaj miktarını, hizmet verilen müşteri serbest meslek erbabı adına vergi dairesine ödemektedir. Fakat KDV tutarının ödemesini hizmeti sağlayan kişinin kendisi yapması gerekmektedir. Mükellef olmayan kişilere kesilen gelir stopajlarının ödenmesinde vergi tebliği uyarında hizmet veren sorumlu olmaktadır.
Serbest Meslek Makbuzunda Hangi Bilgiler Yer Almalıdır?
Serbest meslek makbuzunda yer alması gerekn bilgilerin neler olduğu, Vergi Usul Kanunu’nun237. Maddesinde detaylı olarak açıklanmıştır. Buna göre, bu makbuzda;
Makbuzu kesenin adı, soyadı, unvanı, adresi, vergi dairesi ve hesap numarası
Hizmet sağlan müşterinin adı, soyadı, unvanı ve adresi
Serbest meslek erbabının düzenlediği makbuz karşılığı aldığı ücret miktarı
Ücretin alındığı tarih
yer almaktadır.
Makbuz daha sonra serbest meslek erbabı tarafından imzalanmaktadır. Kesilen tüm serbest meslek makbuzları, seri ve sıra numarasına göre kayıt altına alınmaktadır. Bu evraklar birer fatura niteliği taşıdıklarından 5 yıllık süre zarfında saklanmaları ve herhangi bir vergi denetimi anında sunulmaları gerekir. Aksi durumda vergi suçu işlenmiş sayılır.

Sevk İrsaliyesi Zorunlu Mudur?

Sevk İrsaliyesi Zorunlu Mudur?
Malların satışında farklı prosedürler ve protokoller bulunur. Büyük miktarlarda ürünün bir noktadan diğerine aktarımında, gerek taşıma yapan firmanın sorumluluklarını tespit etmek, gerekse ürünlerin depo veya mağazadan alıcıya ulaştığını ispatlamak için resmi niteliğe sahip evraklar kullanılması gerekir. Sevk irsaliyesi zorunlu mudur? Sorusunun cevabı da bu noktada önem arz eder. Sev edilen yani satın alan dışında bir birim tarafından nakliyesi veya teslimatı yapılan ürünün, alıcı tarafından teslim alındığını ispatlayan ve yol çıkan ürünün detaylı dökümünü veren belge olması bakımından sevk irsaliyesi birçok ürün grubunda zorunludur.
Bu evrak; veri mevzuatının bir bileşenidir. Her ne kadar fatura yerine geçmiyor olsa da, eğer bu tür sevkiyat işlemleri yapılıyor ise oluşturulması ve malın yanına eklenmesi zorunludur. Sevk edilen malın yanında faturası olsa dahi, taşımayı mümkün kılan sevk irsaliyesi yok ise taşımanın yapılması yasal değildir. Bu durumun çözümü için irsaliyeli faturalar kullanılır ve bu faturalarda irsaliye bileşenleri de yer alır. Hizmet alımlarında irsaliye zorunluluğu yoktur, zira bu alımlarda sevk kavramı söz konusu değildir.
Bir mal, ödeme anlaşması ayrıca yapılacak olup, öncelikle sevk ediliyor olabilir. Konsinye ürünler, henüz tahsilat yapılmadan sevk ediliyor olabilir ya da ürünlerin Pazar, fuar ve benzeri yerlerde sergilenmesi için taşınması durumu söz konusu olabilir. Bunun gibi durumlarda fatura daha sonradan oluşturulacak olabilir ve mallar sevk irsaliyesi ile taşınır. Konuyu daha iyi kavrayabilmek için sevk irsaliyesi nedir, inceleyelim.
Sevk İrsaliyesi Nedir?
Sevk irsaliyesi, satılacak veya satış işlemi tamamlanmış ticari değeri haiz olan ürünlerin bir yerden başka bir yere taşınmasında kullanımı zorunlu olan mali olarak onaylanmış kağıtlar kullanılarak hazırlanan belgelere verilen addır. Ürünlerin taşınması işleminde kullanılan araçlarda sevk irsaliyesinin bulundurulması zorunludur. Bir malın satışını belgeleyen evrak; faturadır. Ancak fatura, malın alıcıya ulaştırıldığının kanıtı değildir.
Sevk İrsaliyesinin Zorunlu Olduğu Durumlar
Ürünlerin firmaların kendi içerisinde fabrika, depo, şube vb. gibi lokasyonları arasında veya başka bir firma ya da şahısa götürülmesi sırasında sevk irsaliyesi kullanımı zorunludur. Örneğin üretimi tesisi İstanbul’da bulunan bir işletme, Anadolu’da bulunan şubelerine ürün dağıtımı yapacaksa, ürünleri o bölgelere taşırken sevk irsaliyesi düzenlemek zorundadır. Bunun yanında, bir firma, toptancı veya perakendecilere ürünlerini satmak amacıyla sevk edebilmektedir. Bu durumda da ürünleri gönderen firma tarafından sevk irsaliyesinin hazırlanması gerekmektedir.
Sevk irsaliyesi konusunda bilinmesi gereken en önemli konulardan biri de; ürünün taşındığı araç içerisinde ürüne ait faturanın yer alması sevk irsaliyesinin bulunma zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.
Sevk İrsaliyesinin Kullanılmadığı Durumlar
Ürünü kullanmak veya tüketmek amacıyla satın alan son kullanıcıların, ürünlerini bir yerden başka bir yere kendi imkanları ile taşıması durumunda ürünlere ait satış fişi veya faturaları gerektiğinde ibraz etmek üzere ürünle beraber taşıdıkları takdirde, sevk irsaliyesinin kullanılmasına gerek yoktur.
Sevk İrsaliyesinde Bulunması Gereken Bilgiler
Bir sevk irsaliyesinde bulunması gereken bilgileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Evrakın bir irsaliye olduğunu belirten ibare
İrsaliyeyi düzenleyen firma veya şahsa ait ticari bilgiler (vergi dairesi, vergi numarası, ticari unvan vs)
Taşınan ürünün cinsi ve miktarı
Ürünü teslim alacak firma ve şahsa ait ticari bilgiler
İrsaliye dokümanını düzenleyen ve teslim alan kişilerin isimleri ve imzaları
Ürünün nerede teslim edileceğini gösteren adres bilgileri
İrsaliyenin seri ve sıra numarası, düzenlenme tarihi ve sevk işleminin yapıldığı tarih
Sevk irsaliyesi düzenlenirken dikkat edilmesi gereken önemli konulardan biri de sevk edilen ürünün faturasının en geç 7 gün içinde kesilmesi gerektiğidir. Ayrıca, sevk belgesinin en az üç nüsha olarak düzenlenmesine dikkat edilmelidir. Bunlardan biri mükellefte kalırken diğer ikisi, ürünü taşuyan kişiye verilmektedir.
Sevk irsaliyesi, ürünün faturası değildir. Ancak olası olumsuzluklar halinde değer tespitinin yapılabilmesinde kaynak teşkil eder. Örneğin; kargo ile sevki yapılan ürünlerin, sevk belgeleri yok ise zaten bu bir kabahattir. Ancak bu belgenin olmamasının bir başka riski, ürünün niteliklerinin ve miktarının bilinemeyecek olmasıdır. Çünkü kargo taşımacılığı sigortalı olarak yapılır ve irsaliyeli fatura veya irsaliye olmadan ürün bedelleri tespit edilemeyeceğinden, olası hasarlarda sigorta geçerli olmayacaktır. Tabii kargo firması zaten irsaliyesiz ürünü ticari mal olarak taşımaz. Buradan anlayacağımız gibi; irsaliyeli fatura veya irsaliye kullanabilmek için ticari işletme olmak, yani mükellef olmak gereklidir.

Şahıs İşletmesi Nedir?

Şahıs İşletmesi Nedir?
Ticari faaliyetler ve hatta serbest meslek faaliyetleri, ortaklık veya bireysel olarak sürdürülebilir ve bu kapsamda kanuni bir zeminde yer alabilir. Bunun için kanunda belirlenen farklı ortaklık türleri söz konusudur. Ülkemizde Şahıs Şirketi (gerçek kişi işletmesi), limited şirketler ve anonim şirketler en yaygın ticari faaliyet şekilleridir. Limited şirketler, küçük ve orta ölçekli hemen her işletmenin ortaklık türü olarak kabul edilebilir. Anonim şirketlerin yapıları gereği daha büyük şirketler olmasından dolayı, küçük şirketler için uygun olmadığı söylenebilir.
Limited veya anonim şirketlerden daha küçük ölçekli ve şahıs olarak kurulabilecek şirketlere şahıs şirketi denilmektedir. Şahıs şirketlerinin limited veya anonim şirketleri kurulurken gerçekleştirilmesi gereken işlemlere göre daha az bir iş yükü bulunmakta ve şirket açılışı hızlı ve basit olabilmektedir. Limited ve anonim şirketlerin kuruluşunda ciddi bir prosedür söz konusudur ki, sermaye şirketi kuruluşları ticaret siciline tabi olduğundan ciddi bir sürecin sonucudur. Şahıs işletmeleri, diğer ismi ile şahıs şirketleri ise ortaklık vasıfları olmadığından çok daha kolay açılır ve faaliyete başlarlar.
Limited ve Anonim şirketlerin kuruluş işlemleri
Limited şirket ve anonim şirket kurulurken, mutlaka bir avukat ve mali müşavir ile birlikte hareket etmek gerekir. Bu işlemler oldukça karmaşık süreçlerdir ve hatalı işlemler neticesinde süreçler uzayabilir ya da imkansızlaşabilir. Her iki ortaklık türünde de bazı ortak bileşenler bulunmakla birlikte iki şirketin kuruluşunda bazı sınırlamalar ve uygulama farklılıkları söz konusudur. Örneğin, limited şirket tek bir kişi ile dahi açılabilirken, anonim şirket en az 5 gerçek veya tüzel kişi tarafından açılabilir. Yine limited şirketin herhangi bir izin alması gerekmiyorken, bazı iş kollarında faaliyet gösterecek anonim şirketlerin ilgili bakanlıklardan izin alması gerekir. Kaldı ki, örneğin bankacılık sektöründe limited şirket faaliyeti söz konusu değildir. Bu şirketlerin mutlaka anonim şirket olmaları gerekir. Zira limited şirketlerde ortaklık sınırı vardır ve bankaların ortak sınırı bulunmayıp, fon ve bono oluşturma durumları olduğundan, sermayedar sınırlarının olmaması gerekir.
Şirketlerin kuruluşunda ilk aşama; ortakların bir araya gelmesi, ortaklık kararını almaları ve ana sözleşmeyi hazırlamalarıdır. Hazırlanan an sözleşmenin ekine ortaklara ait bilgiler ve belgeler yer alacak biçimde dosya oluşturularak, ticaret sicil memurluğuna başvurulmalıdır. Ticaret sicil memurluğundaki işlemler ve oda kaydı tamamlandıktan sonra maliyeye kayıt tamamlanır ve ortaklık ticaret sicil gazetesinden yayımlandıktan sonra süreç sona erer. Bu aşamada ciddi maliyetler ortaya çıkabilir ki, hangi işletme türünün tercih edileceği bu anlamda önemlidir.
Şahıs Şirketlerinin Kurulması
Şahıs şirketi kurabilmek için öncelikle bazı evrakların toplanması ya da sıfırdan düzenlenmesi gerekmektedir. Şahıs şirketi kurmak isteyen kişiler bu evrakları kendi toplayıp bağlı bulunacağı Vergi Dairesi’ne kendi iletebilmektedir. Veyahut bu işlemler için bir mali müşavir veya muhasebeciye vekalet verilebilmektedir. Burada, bu işleri gerçekten bilen bir mali müşavir veya muhasebeci ile çalışmak daha uygun bir seçim olmaktadır.
Şahıs Şirketi Kurmak İçin Hangi Evraklara İhtiyaç Duyulmaktadır?
Şahıs şirketi kurmak için şu evrakların mutlak suretle hazır edilmesi gerekmektedir:
Kimlik fotokopisi
Noterden alınacak imza sirküleri
Kurulacak şirketin çalışmalarını yürüteceği iş yerinin kira sözleşmesi veya satın almışsa tapu fotokopisi
Resimli ikametgah senedi
Eğer kuruluş aşamasında bir mali müşavir ya da muhasebeci ile çalışılacaksa ona verilen vekaletname
Şahıs şirketi kurmak için ne kadar masraf yapılır?
Şahıs şirketi kurulduğu zaman yapılması gereken temel masraflardan bazıları şunlardır:
Muhasebeci veya mali müşavir ile çalışılacaksa ona ödenecek ücret (genelde 500 – 1000 TL arası)
Muhasebecinin aylık ücreti (gib.gov.tr’den asgari muhasebeci ücretlerine bakılabilir)
Noterden alınacak imza beyannamesi ücreti; 2019 yılı için 60 TL
Musahasebeci veya mali müşavir için alınacak vekaletname; 100 – 150 TL arası
Eğer çalışacağınız iş kolu Ticaret Odası kaydını zorunlu tutuyorsa oda kaydı için 1000 – 1500 TL arası bir ücret
Şahıs Şirketlerinin Avantaj ve Dezavantajları
Şahıs şirketlerinin avantajlarını şöyle sıralayabiliriz:
Muhasebe veya mali müşavir ücretlerinin daha düşük olması
Şirketi açmak için herhangi bir sermayeye ihtiyaç duyulmaması
Defter tasdik bedellerinin diğer şirket türlerine göre daha düşük olması
Şirketi açma veya istendiğinde kapatma işlemlerinin kolay ve hızlı olması
Vergi sisteminde kademeli olarak artışların gerçekleşmesi
Şahıs şirketlerin dezavantajlarından en büyüğü; vergi oranı nedeniyle şirket geliri arttıkça ödenen verginin de artmasıdır. Zira elde edilen gelir göre vergi oranı %15’ten başlayarak %35’e kadar çıkmaktadır. Fakat limited şirketleri için bu oran %22 olarak sabittir. (bu oran bakanlar kurulu kararı ile belli dönemlerde %20’ye indirilebilmektedir.)

Ticaret Sicil Kaydı Nedir Nasıl Yapılır?

Ticaret Sicil Kaydı Nedir Nasıl Yapılır?
Ticaret sicili, ticari faaliyet yapan işletmelerin kayıtlı yerel ve ulusal sicil ağıdır. Ticaret odaları tarafından gerçekleştirilen kayıtlar, şirketlerin ve sicile kaydı bulunması gereken firmaların tescili için kullanılır. Ticaret sicili, işletmenin ticari tescili anlamına gelir. Sermaye şirketleri için zorunlu olan bu kayıt, gerçek kişi işletmeleri için opsiyonel olabilir. Bazı iş kollarında bu kayıt zorunlu tutulmazken, ticari faaliyetlerin yoğun olduğu iş kollarında oda sicil kayıt belgesi zorunluluğu olduğundan, gerçek kişi işletmeleri için de bu belge istenebilir. Firma ünvanı ve gerçek kişi ünvanının tüccar olarak tanımlanması bu şekilde mümkün olabilir. Örneğin; bankalar ile yoğun ilişkileri bulunan ticaret erbapları, ihalelerle katılacak gerçek kişiler, müteahhitler ve ihracatçılar gibi gerçek kişilerin çoğunlukla oda kaydı bulunur. Ancak bu şirket olarak ticaret sicili tescili anlamına gelmez, çünkü oda kaydı yaptırmak ile tüzel kişilik olmak aynı şey sayılmamaktadır.
Ticaret Sicili Nedir? Neden Düzenlenir?
Ticaret sicili, bir ticari işletme ve bu işletme sahibine (tacir) ait tüm bilgi ve kayıtların yer aldığı bir sicildir. Bu sicilin oluşturulmasındaki asıl amaç, işletme sahibinin veya sahiplerinin hukuki durumlarının takibinin yapılmasını, gerektiğinde üçüncü kişilerin bilgilendirilmesi ve tacir(ler)in kazandığı hakların koruma altına alınmasını sağlamaktadır. Ticaret sicilinin içeriğinde çok önemli bilgiler bulunduğundan tacirlerin ve ilgili üçüncü kişilerin bu sicil hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir.
Ticaret Sicil Kaydı Nereden Alınmaktadır?
Ticaret sicili almak isteyen bir işletme sahibi, gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Ticaret Odası’na sicil başvurusunda bulunabilmektedir. Ticaret siciline başvuru noktasında opsiyon, sadece gerçek kişileri kapsar. Tüzel kişiliklerin yani şirketlerin bu noktada bir seçeneği yoktur. Tüm şirketler koşulsuz biçimde odaya kayıtlıdır ve ticaret sicil tescili bulunur. Zaten sermaye şirketleri kurulurken ticaret sicilinin tescili ilk aşama işlemlerden olduğundan bu bir seçenek olarak sunulmaz. Ticaret sicilini il ve ilçelerde bulunan ticaret odaları ve ticaret sicil memurlukları oluşturur. Bu kayıtla maliyenin bir ilişkisi yoktur. Sicili oluşturulan ve oda kaydı yapılan şirket, oda tarafından maliyeye bildirilir ve bu taraftaki açılış işlemleri gerçekleştirilir.
Ticaret Sicil Kaydı Başvurusundan Önce Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Ticaret Odası’na ticaret sicili başvurusunda bulunmadan önce yapılması gereken ilk şey, şirketin şahıs şirketi mi yoksa sermaye şirketi mi olduğuna karar vermektedir. Eğer sermaye şirketi kurulacaksa şu konuların netlik kazanması gerekmektedir: şirket ana sözleşmesi, NACE kodu, unvanı, sermayesi ve faaliyet alanları, adresi ve yönetim biçimi.
Ticari Sicil Kaydı Nasıl Yapılır?
Ticari sicil oluşturmadan şirket faaliyetlerine devam edilmesi söz konusu değildir. Bu nedenle, bir şirketin resmen tanınabilmesi için ticari sicil oluşturulması gerekmektedir. Ticaret sicil kaydı oluşturulurken ilk yapılacak eylem MERSIS’ten şirkete ait ana sözleşmenin oluşturulması sağlanmaktadır. Şirket sahipleri genelde bu işlem için bir mali müşavirden yardım almaktadır. Bu sözleşmede şirkete ait birçok detaya yer verilmektedir: şirketin unvanı, sermayesi, varsa hissedarlarla ilgili bilgiler, şirket adresi, faaliyet konusu vb. Bu bilgileri içeren sözleşme hazırlandıktan sonra sözleşmenin imzalanması aşamasına geçilmektedir. İmza işlemi noter huzurunda yapılmaktadır.
Ana sözleşme imzalandıktan sonra şirket sermayesini şirket hesabına aktarma işlemi yapılmaktadır. Bunun için öncelikle bir bankada şirket adına bir hesap açılmaktadır. Açılan hesaba, belirtilen sermayenin en az dörtte birinin yatırılması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu miktar hesaba yatırıldıktan sonra bankadan blokaj yazısı alınmaktadır. Bu işlemlerin yanı sıra, Rekabet Kurumuna belirli bir miktarda fon ödemesi yapılmaktadır. Bütün bu adımlardan sonra, şirket kuruluş bildirim formu, Ticaret Odası kayıt beyannamesi ve kayıt için yazılan dilekçeler şirketin kurucu ortakları tarafından imzalanmaktadır.
Ticaret Sicil Kaydı Ücretli midir?
Esas itibariyle resmi harçlar ve oda kayıt ücreti ile yıllık munzam aidat dışında herhangi bir sivil ücreti söz konusu değildir. İlgili çalışma grubuna kaydı yapılan şirket kurulduktan sonra, oda aidatı dışında herhangi bir ücret ödemez. Ancak kuruluşta belli harç ve vergilerin tahsil edilmesi söz konusudur.
Ticaret Sicili ile Ticaret Ünvanı Aynı Şey midir?
Hayır. Ticaret sicili bir sicil numarasıdır. Ancak ticaret siciline kaydolabilmek için elbette daha önce kullanılmamış bir ticaret ünvanı gereklidir. Bu unvan, tescilli markanız olabilir veya tescil edilmemiş bir ismi de unvan olarak kullanabilirsiniz. Ancak bu unvanın daha sonra marka tescilinin yapılması durumunda, ciddi zorluklar yaşayabileceğinizi dikkate alarak, bu marka tescilini öncelikle sizin yaptırmanız gerektiğini unutmayınız.

Neden ebilanco Uygulamasını Tercih Etmelisiniz?

Gelişmelerimizi, Haberlerimizi Takip Edin

Instagram has returned invalid data.